31 Ara 2011

Mutlu Seneler



Birbirimizi daha iyi anlayacağımız, daha çok sevip daha çok sevileceğimiz, birbirimize karşı daha nazik ve hassas davranmayı, paylaşmayı, empati kurmayı, yardımcı olmayı, kalbimizi, tüm kötülüklere rağmen, iyi tutmayı daha çok başaracağımız, güzel şeyler ortaya koyup başarılarımıza başarı katacağımız; sağlıkla, huzurla, neşeyle, kahkahayla, aşkla, tutkuyla, hayata bağlılıkla, barışla ve hiç bitmeyen bir sevgiyle geçireceğimiz harika bir yıl diliyorum hepimize. Hep birlikte nice nice güzel yıllara...Yeni yılımız kutlu olsun.

15 Ara 2011

Hediye Kitaplarım

Son zamanlarda hep güzel şeyler var hayatımda demiştim. Buna şimdi güzel bir çift hediye de dahil oldu. Sevgili Nihan Sarı'nın blogunu tesadüfen keşfettim bir gün bloglar arasında gezinirken. Kardeşim de grafik tasarımcı olduğu için dikkatimi çekti blogu ve inceledikten sonra favori bloglarım arasına kattım. Tam da o sıralarda kendisinin düzenlediği bir hediye çekilişi vardı. Normalde şanssızımdır ama içime doğdu sanırım, katıldım ve kendi eseri olan kitapları benim oldu :)



Ne yalan söyleyeyim kendisiyle irtibata geçtiğim andan itibaren kargomu heyecanla bekliyordum ve bugün bana ulaştılar :)




Hediyelerim çok güzel bir şekilde paketlenmiş ve ricam kırılmayarak adıma imzalanmışlardı. Kendisine güzel dilekleri ve bu güzel kitapları için buradan bir kez daha çok teşekkür ediyorum.












Bu güzel hediyeler günümü aydınlattılar. Hediye vermeyi çok seven biri olarak diyebilirim ki hediye almak da çok hoş, hem de hiç beklemediğiniz bir anda.

En kısa zamanda kitaplarımı büyük bir heyecanla okuyor olacağım. Yorumlarımı da sizlerle paylaşacağım. Nihan hanıma ve İzmir'e sevgilerimi gönderiyorum.








10 Ara 2011

Bir Güzel Keşif

6 Aralık'ta hayatımın konserine doğru yola çıkarken beni bekleyen sürprizlerin bu kadar çok olacağını tahmin edemezdim doğrusu. Sizlere Buena Vista Social Club ve Omara Portuondo sahne almadan önce ön grup olarak sahneye çıkan harika ikiliyi ve gruplarını tanıtmak istiyorum. Bu harika ikili Gülseren Gomez ve Luis Ernesto Gomez. Gülseren'i hepiniz hatırlayacaksınızdır, 2005'te ülkemizi Rimi Rimi Ley adlı şarkısıyla Eurovision'da temsil etmişti. İşte bu muhteşem ikilinin gruplarının adı ise La Descarga.




O gece keyifli geçen konserlerinden sonra verilen o küçücük arada hemen albümlerini edindim ve o günden beri zevkle dinliyorum. Eğer siz de benim gibi Latin müziği aşığıysanız bu ikilinin müptelası olacaksınız. Kendi bestelerinin yanı sıra dünyaca ünlü şarkılara kattıkları farklı yorumlara bayılacaksınız.




En kısa zamanda İstanbul'da sahne aldıkları mekana sadece ve sadece onları dinlemek&izlemek için gitmek istiyorum. Kim bilir belki de onlar önce davranarak Ankara'ya şahane bir konser vermeye verirler. Düşüncesi bile güzel!!


Luis Ernesto Gomez, Paris’te yıllarca Arturo Sandoval, Danny Brillant, Yuri Buenaventura gibi ünlü Latin sanatçılarıyla çalmış 28 senedir sahnede olan uluslararası tumba ustasıdır.

Gülseren Yıldırım Gomez ise 2005 yılında Eurovision'a katılmış ve 400 milyon kişi tarafından dinlenmiş, konservatuarı Paris’te bitirmiş, 20 senedir, çok dilde şarkı söyleyen, özel bir ses sanatçısı, perküsyoncu ve dansçıdır.

Gülseren ve Luis’in bugüne kadar Türkiye, Fransa ve Avrupa’da yayınlanmış 11 adet CD çalışması bulunuyor. Grubun adı olan La Descarga, Jam Session (açık sahne) anlamına geliyor. Konserlerinde dinleyici de gecenin bir parçası oluyor. Repertuarlarında kendi bestelerinin yanı sıra, Paris’ten Bogota’ya, Portekiz’den Hindistan’a, Türkiye'den Amerika'ya en sevilen dünya müziklerinin latin yorumlarını seslendiriyorlar. Bu sene Enka Vakfı desteği sayesinde İstanbul'da ilk ve tek salsa big band grubu gerçekleşti. Artık Türkiye'nin de bir latin salsa big band orkestrası var: LA DESCARGA!


Konser alanında sadece bir albümleri mevcuttu. Dolayısıyla ben de ancak onu edinebildim. Albümlerinin adı Kumbiya Turka!







En kısa zamanda diğer albümlerini edinmeyi can-ı gönülden istiyorum ve şiddetle bu ikilinin harika müziğine kulak vermenizi öneriyorum.



9 Ara 2011

One Night Stand: İstanbul

Salı günü sabah erkenden Ankara'dan Buena Vista Social Club&Omara Portuondo konseri için İstanbul'a doğru yola çıktım. Öğleden sonra vardım ve vardıktan sonra ilk işim kendimi Taksim'e atmak oldu. Nasıl da özlemişim, tam bir sene olmuş görmeyeli, değişmiş daha da güzelleşmiş. O atmosferi, akşam konser aracı beni Taksim AKM'nin önünden alana dek yaklaşık dört saat kadar doyasıya yaşadım diyebilirim.




İlk durak Galata Kulesi idi, daha önceki İstanbul ziyaretlerimde gitmemiştim. Çok büyüleyici, etrafta yerli ve yabancı turistler, güzel sıcacık mekanlar mevcut, ben de yemeğimi hemen çevresinde yedim. Ardından ver elini Çukurcuma, Cihangir ve Beyoğlu... İnanın dört saate sığmayacak bir geziydi ama tek günlük bir macera olduğu için tadını çıkartmak istedim. Şimdi sizlerle de bu kısıtlı zamanda çektiğim fotoğrafları paylaşmak istiyorum.




















En çok dikkatimi çeken şeylerden biri kedilerin hiç yabancılık çekmeden yanıma gelmesiydi ve oldukça fazla kediye denk geldim, tabi bu duruma bayılmamam imkansız. Ankara'nın kedileri gibi soğuk ve yabani olmadıkları için fotoğraflarıma da konu oldular. Taksim'deki St.Antuan kilisesinden ise Bach ezgileri yankılanıyordu ama vaktim olmadığı için sadece fotoğrafını çektim. Cihangir ve Çukurcuma'daki tarihi evler ise beni benden aldı, bayıldım, eski evleri çok severim, mimarileri ve verdikleri yaşanmışlık hisleri beni her zaman büyülemiştir.


Çok kısacık, tek günlük bir maceraydı benim için ama konser öncesi ve sonrası bütün yorgunluğuma değdi. Tebdil-i mekanda ferahlık vardır derler, evet, buna sonuna kadar katılırım ama söz konusu İstanbul olunca bu konuda size hep fazlasını vaad ediyor.


Büyülü, bir o kadar da davetkar bir şehir İstanbul. Söz verdim kendisine, bir dahaki gelişimde çok daha uzun kalacağım. Kim bilir belki de bir daha hiç geri dönmem... :)


8 Ara 2011

Mutlu Zamanlar

Bana çok uzun sürmüş gibi gelen bir zaman dilimi boyunca uzaktım buralardan, yoğundum, tedirgindim, hayaller ve planlar arasında tuhaf bir yerde kaygılı bekleyişler içerisindeydim. Ta ki geçtiğimiz cuma güzel bir haberle haftasonuna giriş yapana dek...


İnanın son zamanlarda çok şey öğreniyorum, büyümek galiba böyle bir şey, her şeyi anlamlandırmaya çalışıyorum, kendime uyarlamaya çabalıyorum, hayat tamamen tecrübeden ibaret galiba, yaşadıkça kendini görmeye, gördükçe hissetmeye, hissettikçe var oluşunu kavramaya, kendini geliştirmeye, gönül gözünü açmaya adıyor insan. Son zamanlarda üzerinde çok düşünür oldum. Mutluluk evet insanın kendi içinde gizli ama mutlaka buna yardım eden pek çok şey var hayatımızda, ben de son günlerde beni mutlu eden şeylerden bahsedeceğim şimdi.


Öncelikle uzun zamandır onun için çalıştığım, kimi zaman açık havada yürümeyi bile kendime çok görecek kadar hobilerimi, kendime zaman ayırmayı, iç sesimi dinlemeyi, içimden geldiğince dilediğimi yaşamayı, nefes almayı uğruna ertelediğim, kimi zaman yine uğruna sağlığımla ilgilenemediğim, çokça düşündüğümde gözyaşı döktüğüm, kendimi hırpaladığım, uzadıkça kendimi karamsarlığa ittiğim ve hatta ümidimi yitirip gerçekten artık olmayacağını düşündüğüm şeyi hem de hiç beklemediğim bir anda karşımda buldum. Hala düşündükçe hayat ne tuhaf diyorum. İşte bu uzun süreçten öyle çok şey öğrendim ki sanırım içimdekileri aktarmak başlı başına bir yazı gerektirir. Bu kadar gizemli cümleden sonra sizlerle de paylaşayım. Nihayet beklediğim işime kavuşmuş bulunmaktayım. Şu an prosedürlerin yerini bulmasını bekliyorum sadece ve diliyorum ki umarım bundan sonrası da beklediğim, hayal ettiğim gibi olur ve beni mutlu eder... Ve paylaşmadan edemiyorum, galiba kulağımıza küpe olmalı: ''Beklediğin bir şey ancak sen onu beklediğini unuttuğun zaman gerçekleşir. Bu hayatın; sen bakarken soyunamıyorum deme şeklidir.''


Bu güzel haberin üzerine Kitap Kurduyum Ben ve Çilekli Pasta bloglarının sahibelerinin düzenlediği buluşmaya katıldım ertesi gün, sevincimi onlarla da paylaştım, bu iki güzel insanı tanıdığım için mutluyum. Keyifli saatler geçirdik birlikte. Bir sonraki buluşmada daha kalabalık olacağımızı düşünmekteyim zira ikisinin de farklı düşünceleri var bir sonraki buluşma için, şimdiden söyleyeyim, hoşunuza gidecek planlar bunlar ;) ben şahsen bayıldım.


Blogger buluşması öncesi hazır hava harikayken ve Tunalı'dayken uzun zamandır tadını çıkartmadığım Kuğulu Park'ı ziyaret ettim, kuğuları, ördekleri, yüzlerce güvercini, sevinçten zıplayan çocukları, neşeli insanları parkın çevresinde görmek çok hoşuma gitti, burada soluklandım, etrafı seyrettim ve tabi ki fotoğraf çektim.










Bir başka güzel şey ise neredeyse son anına kadar, çalışmak zorunda olduğum bir mülakat yüzünden gidemeyeceğimi, yine kaçıracağımı düşündüğüm, kahrolduğum, çok ama çok sevdiğim, ölmeden bu atmosferi yaşamak, ömürlerinin bir anına dahil olmak istediğim grubun ve bu gruba eşlik edecek yine hayranı olduğum harika sesli kadının yani mutluluğumu ikiye katlayacak hayatımın konserine gitme fırsatını yakalamış olmamdı. Evet hayranı olduğum grup Buena Vista Social Club ve aşık olduğum kadın Omara Portuondo'nun İstanbul Ora Arena'da birlikte sahne aldığı o muhteşem konser... Hala düşündükçe çok ama çok heyecanlanıyorum. Ben o gece cenneti yaşadım, gördüm, duydum, hissettim, o eşsiz müziğin tüm hücrelerime işleyişini ve ruhumu ele geçirişini sonsuz bir mutlulukla seyrettim, adeta yeniden doğdum...







Son zamanlarda öyle mutluyum ki, öyle inanılmaz ki herşeyin birdenbire bu kadar hızlı değişmesi, bana kalan sadece ve sadece bu güzel anların karşısına geçip gülümsemek, keyfini çıkarmak ve minnettar olmak...İşte tam da bu yüzden adı mutlu zamanlar... 


Artık sadece ve sadece hayallerimin yön verdiği anlar olsun istiyorum hayatımda, içimdeki bu mutluluk hiç bitmesin istiyorum. Hayaller çok, zaman ise kısıtlı, bundan sonra gerçekleştirebildiğimce vücuda büründürmek istiyorum içimdekileri... Düşünüyorum da yaşamak güzel şey...


Bulut mu olsam, gemi mi yoksa?
Balık mı olsam, yosun mu yoksa?
Ne o, ne o, ne o....
Deniz olunmalı, oğlum;
Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...

Nazım Hikmet Ran